Arka Kapak
Âdemoğlu Pansiyon'da bir fasıl gecesi... Müşterilerin hepsi erkek! Ezilen, horlanan, acı çeken, ağlayan, üşüyen, hatta dayak yiyen erkekler onlar. Her birinin ayrı bir hikâyesi, o hikâyenin içine nakşolmuş ayrı bir şarkısı var.Ve tanıdık birkaç yüz... Piraye'nin Haşim'i, Yüreğim Seni Çok Sevdi'nin Murat'ı ve eskilerin Eylemci'si Vedat da orada. Issız erkeklerden oluşan muhteşem koro eşliğinde şarkılarını söylüyorlar. "Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır!" sözü verenler... "Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın," diye sitem edenler... "Şimdi uzaklardasın," diyerek hiç dönmeyecek sevgililerine seslenenler...
Onların hikâyelerini paylaşırken, şarkılarında da kendinizi bulacaksınız...
Canan Tan’ın daha önce En Son Yürekler Ölür kitabını okumuştum. Kitabı okumadan önce ne kitap nede yazarı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Bir hevesle okumaya başladım ama daha ilk sayfalarında değil sonunu olayların nasıl gelişeceğini bile tahmin ettim. Tahminlerimde de yanılmadım. Ama başladığım kitabı sonuna kadar okumak gibi bir huyum var. (Bu arada tabağımdaki yemeği doysam bile bitiririm. Huy işte… ) O nedenle sonuna kadar okuma sabrını gösterdim. Canan Tan bana okuma zevki; beyaz dizi, ağlak, edebi zevkten yoksun kitaplardan yana olan genç kızların yazarı gibi geldi. Bütün kitaplarımı böyle yoksa ben mi en kötü kitabını aldım, sadece bir kitabını okuyup peşin hüküm vermeyeyim, haksızlık etmeyeyim diye küçük bir araştırma yaptım. Yok yanılmamışım. Hatta nispeten iyi bir kitabı rast gelmiş bana. İpek Ongun’un bir tık üstü kitaplar hep aynı, yaratıcılık yok yani. Sevenleri ‘ay çok duygusal’, ‘okurken çok ağladım’ diyorlar. Ama amaç ağlamak olsa televizyonda bir sürü ağlak dizi var onları seyrederim. Gerçi En Son Yürekler Ölür romanında organ bağışını işlemiş ama oda kurtaramamış kitabı. Bence çoksatarlığın iyi yazar olmakla hiçbir alakasının olmadığının canlı bir kanıtıdır Canan Tan. (Kendisi Forbes ’in en çok kazanan yazarlar listesindedir.) Canan Tan’ı okunmayacaklar listeme aldım. Ta ki son kitabı Issız Erkekler Korusu bana hediye edilinceye kadar. Kitabın tarzı öykü ile roman arası olunca bir şans vereyim dedim. Canan Tan kitabında erkek ezilmişliğini ele almış. Konu sıkıntısı çektiğinden midir öbür kitaplarındaki karakterlere yer vermiş. Diğer romanlarındaki erkek karakterler konuşturduğu bölümler var kitapta. Özellikle Piraye romanının Haşim karakterine ayırdığı bölüm kitabın büyük kısmını kaplıyor, romanı özet geçmiş. Hal böyle olunca kendimi Piraye yide okumuş sayıyorum. Konusu da televizyon dizilerinde sık rastladığımız konulardan… Kitaplarında evirilip çevrilip tekrar eden cümleler, aynı edebi yoksunluk, aynı basitlik… Okumasaydım bir şey kaybeder miydim? Kesinlikle hayır… Hatta okumak için harcadığım zamanı da geri kazanırdım.
Âdemoğlu Pansiyon'da bir fasıl gecesi... Müşterilerin hepsi erkek! Ezilen, horlanan, acı çeken, ağlayan, üşüyen, hatta dayak yiyen erkekler onlar. Her birinin ayrı bir hikâyesi, o hikâyenin içine nakşolmuş ayrı bir şarkısı var.Ve tanıdık birkaç yüz... Piraye'nin Haşim'i, Yüreğim Seni Çok Sevdi'nin Murat'ı ve eskilerin Eylemci'si Vedat da orada. Issız erkeklerden oluşan muhteşem koro eşliğinde şarkılarını söylüyorlar. "Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır!" sözü verenler... "Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın," diye sitem edenler... "Şimdi uzaklardasın," diyerek hiç dönmeyecek sevgililerine seslenenler...
Onların hikâyelerini paylaşırken, şarkılarında da kendinizi bulacaksınız...
Canan Tan’ın daha önce En Son Yürekler Ölür kitabını okumuştum. Kitabı okumadan önce ne kitap nede yazarı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Bir hevesle okumaya başladım ama daha ilk sayfalarında değil sonunu olayların nasıl gelişeceğini bile tahmin ettim. Tahminlerimde de yanılmadım. Ama başladığım kitabı sonuna kadar okumak gibi bir huyum var. (Bu arada tabağımdaki yemeği doysam bile bitiririm. Huy işte… ) O nedenle sonuna kadar okuma sabrını gösterdim. Canan Tan bana okuma zevki; beyaz dizi, ağlak, edebi zevkten yoksun kitaplardan yana olan genç kızların yazarı gibi geldi. Bütün kitaplarımı böyle yoksa ben mi en kötü kitabını aldım, sadece bir kitabını okuyup peşin hüküm vermeyeyim, haksızlık etmeyeyim diye küçük bir araştırma yaptım. Yok yanılmamışım. Hatta nispeten iyi bir kitabı rast gelmiş bana. İpek Ongun’un bir tık üstü kitaplar hep aynı, yaratıcılık yok yani. Sevenleri ‘ay çok duygusal’, ‘okurken çok ağladım’ diyorlar. Ama amaç ağlamak olsa televizyonda bir sürü ağlak dizi var onları seyrederim. Gerçi En Son Yürekler Ölür romanında organ bağışını işlemiş ama oda kurtaramamış kitabı. Bence çoksatarlığın iyi yazar olmakla hiçbir alakasının olmadığının canlı bir kanıtıdır Canan Tan. (Kendisi Forbes ’in en çok kazanan yazarlar listesindedir.) Canan Tan’ı okunmayacaklar listeme aldım. Ta ki son kitabı Issız Erkekler Korusu bana hediye edilinceye kadar. Kitabın tarzı öykü ile roman arası olunca bir şans vereyim dedim. Canan Tan kitabında erkek ezilmişliğini ele almış. Konu sıkıntısı çektiğinden midir öbür kitaplarındaki karakterlere yer vermiş. Diğer romanlarındaki erkek karakterler konuşturduğu bölümler var kitapta. Özellikle Piraye romanının Haşim karakterine ayırdığı bölüm kitabın büyük kısmını kaplıyor, romanı özet geçmiş. Hal böyle olunca kendimi Piraye yide okumuş sayıyorum. Konusu da televizyon dizilerinde sık rastladığımız konulardan… Kitaplarında evirilip çevrilip tekrar eden cümleler, aynı edebi yoksunluk, aynı basitlik… Okumasaydım bir şey kaybeder miydim? Kesinlikle hayır… Hatta okumak için harcadığım zamanı da geri kazanırdım.
Ne zamandır okumak istiyordum... :) Listemde
YanıtlaSilcanan tan okumak istemediğim bir yazar ben sıkılıyorum nedense
YanıtlaSilbende bir daha okumam kendini tekrar eden vasat bir uslubu var bence
YanıtlaSil