Ben
lisede Adnan Berk’in kitabın Fransızca çevirisinden yaptığı dolaylı çevirisini bir
arkadaştan ödünç alıp okumuştum. Ve çok sevmiştim. - Ödünç kitap okumayı pek
sevmem bu arada, okuduğum kitapların bana ait olmasından, kitaplığımda
olmasından hoşlanıyorum.- Kitabı tekrar
okumak istediğimde de ‘Gönülçelen’ versiyonunu
çok aramama rağmen bulamadım. Bende Çoşkun Yerli’nin kitabın aslından yaptığı YKY nin yayınladığı çevirisini aldım. Kitabın ismi de orjinal ismine (The Catcher In The Rye) yakın olarak ‘Çavdar Tarlasında Çocuklar’ diye
çevrilmiş. Bence Çoşkun Yerli’nin çevirisi daha iyi ama ben Gönülçelen’i daha
çok sevmiştim. Belki de Gönülçelen’i okuduğum zaman romanın kahramanı Holden
ile yaklaşık aynı yaşlarda olmamdandır bu. Salinger romanı, 16 yaşında bir
ergenin (Holden) ağzından konuşma diliyle anı tarzında yazmış. Kitapta olaylardan
çok bir ruh hali anlatılıyor. Zaten roman Holden’ın okuldan atıldıktan sonra ki
üç gününü anlatıyor. Holden, yetişkin toplumdan kaçar. Çünkü ona göre bu toplum
masumiyetini kaybetmiş ve sahtekârdır. Çocuk olmak ile yetişkin olmak arasında arafta
kalan bir karakterdir. Bu nedenle onu kimsenin tanımadığı bir yere gidip sağır
taklidi yaparak yaşamayı düşünür. Çavdar
Tarlasında Çocuklar abartısız, duru, etkileyici ve bir o kadar da samimi
bir roman. Kitabın isminin nerden geldiğini anladığınız zaman da etkilenmemek
elden gelmiyor. Kitabın bir özelliği de seri katillerin, şizofreni hastalarının
favori kitabı olması.
Holden’ın konuşma tarzıyla diyebilirim ki;
Vay canına! Nasıl da çok beğendim. Mükemmel bir eser...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder