2 Haziran 2012 Cumartesi

HAKAN GÜNDAY - AZ


       Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az... O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum... Az... Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi...

         11 yaşında bir tarikat şeyhinin oğluyla evlendirilen korucu kızı Derdâ ile hapisteki bir gaspçının aynı yaştaki oğlu "mezarlık çocuğu" Derda'nın bir mezarlıkta kesişen hayatlarının, bu iki çocuğu kırk yıl boyunca her tür şiddetle yontup birbirlerine hazırlayışının, (bütün anlamlarıyla) Yazı'nın bu iki çocuğu birleştirmesinin hikâyesi. Çocuk şiddeti, hayatın şiddeti, aşkın şiddeti, inancın şiddeti, hırsın şiddeti üzerine, A'dan Z'ye şiddet üzerine, dilin ve yazının şiddetiyle bir roman...
       Ben Az’ı İzmir kitap fuarından yukarıdaki arka kapak yazısından ve kitaba başlamadan  ‘İtirazın İki Şartı’ ( Behzat Çelik’in çok sevdiğim şiiri ) şiirinin üç dizesine yer vermesinden çok etkilenerek almıştım. İyikide almışım diyorum. Hakan Günday’ın okuduğum ilk kitabı (hakkında bloğumda yazdığım ilk kitap ayrıca) ama kendisinin yedinci kitabı. Hakan Günday okumaya devam, yazarın ilk kitabı Kinyas ve Kayra okumak istediklerim listesinde.
        Roman iki bölüm halinde yazılmış. İlkinde çocuk yaşta evlendirilen bir kız çocuğunun, ikincisinde mezar sulayarak geçinen aynı yaşta bir erkek çocuğunun (iki karakterinde isimleri şapka farkıyla aynı) hikâyesi anlatılıyor. İkinci bölüme başladığımda yeni bir kitaba başlamış hissine kapıldım. Bence iki hikaye romanın sonuna kadar paralel olarak anlatılsa daha güzel olurdu. Yer altı edebiyatı dâhilinde anılan yazar ( kendisi bunu kabul etmese de, bir röportajında "bu alanda bildiğim tek eser Dostoyevski’nin yer altından notlar’ıdır" diyor.) bunun hakkını fazlasıyla veriyor. Bir çok yerde kitabı kapatıp artık okumayacağım dedim ama bu kararım en fazla beş dakika sürdü. Kitabı açıp merakla okumaya devam ettim. Yazar romanı rastlantılar üzerine kurgulamış. Türk filmlerine rahmet okutacak, yok artık dedirtecek çoklukta ve tuhaflıkta tesadüf var romanda, olaylar bir sürü tesadüflerin bir araya gelmesinden oluşuyor. Buda kurguyu olmasa da karakterlerin ve olayların inandırıcılığını zedelemiş bence. Ayrıca birinci bölümde yazar Güneydoğuyu, töre-aşiret konulu kötü televizyon dizilerinden alışkın olduğumuz şekilde anlatmış. Kürtlerle ve Müslümanlarla ilgili çizilen tablo inandırıcılıktan çok uzak. Ne tarikatlar ne korucular ne de köylüler sahici gelmiyor. Romanda Kürtler örgütüyle, tarikatçısıyla, köylüsüyle fark gözetmeksizin kriminal ve kötü kişiler olarak anlatılmış. Romanın dilinde sorun yok hatta fazla iyi bence, akıcı, sonuna geldiğinizde başını unuttuğunuz süslü cümleler yok. Rahat okunuyor. Diyaloglar ve betimlemeler çok iyi.
      Kitabın sonu ise kurguya göre biraz zayıf; ikinci bölümün sonlarına doğru iki hikaye birbirine bağlanmış ve bence zorlama olmuş, tabi sonunda da kitabın başından beri süregelen tuhaf tesadüflerden bolca var. Ama bütün eksiklerine rağmen çok güzel bir kitap bence. Beni en çok etkileyen kısımları ise birinci bölümün başında ışık oyunlarıyla tavandaki çatlağı örümcek sanan küçük kızın hikâyesi, 120. sayfadaki ergen isyanının betimlendiği paragraflar ve ikinci bölümde el yazısı ile yazılmış fantastik hikâye.
      Okumayanlar için konusunu, olayları fazla açık etmeden kitap hakkındaki düşüncelerimi anlatmaya çalıştım. Okuyun bence...

                         İTİRAZIN İKİ ŞARTI (Nevzat Çelik)
                         çok olmadığımız kesin
                         çok olan tarafta değiliz
                         çok olan tarafta olmayacağız
                         türkiye'de kürt olacağız
                         kürtlerde ermeni
                         ermenilerde süryani
                         gidip almanya'da türk olacağız
                         hollanda'da surinamlı
                         fransa'da cezayirli
                         iran'da azeri
                         amerika'da zifiri zenci olacağız
                         çoğalan zencide mutlaka kızılderili
                         israil'de filistinli
                         köpeğin karşısında kedi
                         kedinin karşısında kuş olacağız
                         kuşun karşısında börtü böcek
                         hakemler hep karşı takımı tutacak
                         ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı
                         çiçeklerden kamelya olacağız
                         az kolumuzun tarafında
                         solda olacağız
                         bu itirazın ilk şartı
                         solda da az olacağız
                         devrimi çoğaltırken çünkü
                         bir başka devrime hızla azalacağız
                         bu da itirazın ikinci şartı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder